Arıların bitkisel kaynaklardan topladıkları nektarları metabolize ederek bala dönüştürmeleri biyokimyasal bir süreçtir. Doğal bir besin olan bala, dışarıdan herhangi bir madde katılması veya balın doğal yapısında bulunan bir maddenin uzaklaştırılması kanun ve yönetmeliklerce yasaklanmıştır.

Bal, doğal olarak antioksidan özelliği olan bir gıdadır. Yapılan bir araştırmada koyu renkli balların antioksidan içeriğinin açık renkli olanlara göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Bal içerdiği vitaminler, mineraller, organik asitler, flavonoidler ve enzimler nedeniyle sindirimi kolay, besleyici ve pek çok hastalığa karşı koruyucu ve tedavi edici özellik gösteren fonksiyonel bir besindir. Bal bileşiminde bulunan potasyum, fosfor, demir, magnezyum, sodyum, mangan, klor, kükürt ve iyot gibi insan vücudunun ihtiyaç duyduğu mineral maddelerce de zengin bir besin kaynağıdır.

Bal bakteri, virüs ve mantarlara karşı vücudun bağışıklık sistemine destek olurlar. Özellikle kış aylarında bağışıklığı güçlendirmek ve soğuk algınlığından korunmak için tüketmekte fayda vardır. Bal içeriğindeki flavonoidler sayesinde kansere karşı koruyucu etki de göstermektedir. Yapılan birçok bilimsel araştırma balın, mide ülserinin temel etkeni olan Helicobacter pylori bakterisinin gelişimini yavaşlatarak hastalığın etkisini azalttığını bildirmiştir.

Bal oldukça sağlıklı bir besindir ancak tüketilirken porsiyon kontrolü oldukça önemlidir. İçeriğinde %82 oranında karbonhidrat ve %1 oranında vitamin, mineral ve biyoaktif bileşikler bulundurmaktadır. Görüldüğü üzere şeker oranı oldukça yüksek olduğu için diyabetik bireylerin tüketirken oldukça dikkatli olması gereklidir. Dikkatli olunması gereken diğer bir grup ise 1 yaş altı bebeklerdir. Botulizm riski sebebiyle bebeklere 1 yaşında önce bal yedirilmemelidir.

Sağlıklı bireylerin gün aşırı olarak 1 tatlı kaşığı kadar bal tüketmesi vücut için yeterli olacaktır. Fazla miktarda bal tüketiminin kan şekeri dengesizliklerine, iştah kontrolünün azalmasına ve kilo artışına sebep olabileceği unutulmamalıdır.